29 Kasım 2012 Perşembe

Gerek iş performansımızı, gerekse enerjimiz ve mutluluğumuzu etkileyen kaliteli bir uyku için; yapmamamız gereken 5 şey:

1.Şarap içmek Bir kadeh yeterlidir.Daha fazla alınan her türlü alkollü içecek sizi birkaç saat sonra uyandırır 2.Telev izyon seyretmek Televizyon zihni uyardığından, en iyisi ekranın karşısından kalkıp doğrudan yatağa girmemek, yatakta televizyon seyretmemek olur.
3.İnternette sörf yapmak Yatmadan en az yarım saat önce bilgisayar kullanmayı bırakın. Ekran ışığı vücudunuzun günlük ritmini bozabilir.
4.Sürükleyici bir kitap okumak Gerilimli hikayeler yerine moral veren, size kendinizi hafiflemiş hissettirecek kitapları tercih edin.
5.Sıcak banyo yapmak Uykuya dalabilmek için vücudun önce soğuması, normal sıcaklığına ulaşması gerekir. Dolayısıyla yatmadan en az bir saat önce banyo faslını bitirmiş olun.

28 Kasım 2012 Çarşamba

Boyun Ağrıları

Çalışan insanların en çok boyun ağrılarından şikayet ederler. Günde 5 dakikanızı ayrırarak en azında bu ağrıları hafifletebilirsiniz.

27 Kasım 2012 Salı

Gardrobunuzda bu kabana yer var mı?

26 Kasım 2012 Pazartesi

Ofis hayatının kronik hastalığı: Duruş bozukluğu



Kadıköy Şifa Kadıköy Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Op. Dr. Ali Canpolat, duruş bozuklukları için önerilerde bulundu.
Bol hareket etmek. Uzun süre oturmak zorunda kalan kişilerin

her 40 dakikada bir ayağa kalkıp tekrar oturmaları gerekir. Bunun dışında düzenli hareket etmek, yürüyüş yapmak veya egzersiz yapmak kasları rahatlatır.
Doğru çalışma koşulları. Masa, sandalye, bilgisayar gibi donanımların doğru seçilmesi ve yerleştirilmesi kişinin duruş bozukluğu şikayetlerini giderir.
Bilgisayar tam kişinin karşına yerleştirilmeli. Klavye ve farenin konumu kullanım rahatlığı sağlamalı.
Kişinin oturuş biçimi. Oturma pozisyonunda en çok dikkat edilmesi gereken hususlar omuzlar ve kolların rahat olması ayrıca ayakların yere tam basması.
Dengeli taşıma biçimi. Taşıma esnasında yük en aza indirgenmeli. Bilgisayar, çanta, kitapları bir seferde taşımak yerine parça parça taşımak daha uygun. Ağırlıklar mutlaka sağ ve sola paylaştırılıp dengelenmeli.

Makyaj Hileleri

Basit makyaj hileleri ile daha büyük gözlere, daha uzun bir yüze veya daha kalın dudaklara sahip olabiliriz.

Mesela yüzünüzün çok yuvarlak olduğunu düşünüyor ve daha ince, uzun göstermek istiyorsanız;
öncelikle bronz allığınızı şakaklara,
elmacık kemiklerine ve çene altına büyük bir allık fırçası ile sürün.
Ardından açık renk pudrayla alın, burun ve çene ucunuzu vurgulayın.
Allık sürme işlemeni mutlaka gün ışığında yapmalısın.
Böylece istediğiniz görünümü elde edeceksiniz.

25 Kasım 2012 Pazar

Soğuk havalarda cildimizin nem oranını yüksek tutmak için yapmamız gerekenler;



■ Oda sıcaklığını olabildiğince düşük tutun. Gerekiyorsa daha kalın giyinin.
■ Evin nem dengesini korumak adına radyatör ve ısı kaynaklarına su kapları yerleşti

rin.
■ Yatak ısıtıcılarından uzak durun. Uykuda vücut ısınızı olması gerekenden daha yüksek bir ısıda tutabilirler.
■ Geceleri temiz havanın girmesi için bir pencereyi açık bırakın.
■ Vücudunuzu sıkıca saran dar giysiler yerine bol giysiler giyin. Sıkı giysiler kan dolaşımını engelleyebilir, yapışan kumaşlar cildinizi tahriş edebilir.
■ Kanın vücutta dolaşımını sürdürmek için kışın düzenli egzersiz yapın.
■ Susuz kalmayı önlemek için bol su için.
■ Özellikle açık havaya çıkarken iyi bir nemlendirici kullanın. Yüze nemlendirici sürerken dudaklarınızı unutmamalısınız.

24 Kasım 2012 Cumartesi

Erkeklerin kaçtığı 10 kadın tipi!

Yeni biriyle tanıştınız ve size göre her şey çok güzel giderken, karşı tarafın arkasına bakmadan kaçtığını gördünüz.
Kendinize neden diye sorarsınız. İşte bu nedenlerden biride bazı kadın tiplerinin erkelere göre çok çekilmez olması. Onlar

a göre aşağıdaki özelliklere sahip kadınla bir ilişki yürümez.

*Aşırı romantik
Bu tip kadınlar için sürekli düşen yapraklar, kırmızı güller hazırlamasını isterler!

*Soğuk nevale
Hiçbir espriye gülmeyen, burnu bir karış havada, soğuk nevale tipler

*Hiperaktif
Sakın! Her şeyi ben yaparım, her şeyi ben bilirim, ben her şeye yeterim diyen ve uçuşan kadınlar!

*Pisboğaz
Ne bulursa yiyen insanlardan zaten kaçmak gerek, kadını erkeği yok!

*Fal meraklısı
Birçok kadın eğlence için fal baktırabilir, erkekler de yapıyor bunu. Ama bazısı, buna servet harcar hatta falcıların söylediklerine göre yaşayanlar bile var.

*Paragöz
Hepimiz parayı seviyoruz ve iyi bir hayat yaşamayı istiyoruz. Ama bazı kadınların zenginlikten gözü dönüyor ne yazık ki. Para hırsı, herkesi bozar!

*Centilmen sever
Sandalyesinin tutulmasını, sigarasının yakılmasını bekleyenler. Tuvalete giderken eşlik edilmesini de isterlerler.

*Sinirli
Her an acaba ne yaptım diye düşündürür insana. Yaptığınız en ufak hatayı yüzünüze vuran, sizi sürekli azarlayan kadın tipi.

*Çokbilmiş
O her şeyi bilir. O kadar ki, çocuğu olmasa bile en iyi çocuk doktoru ve pedagog odur! Kimseye söz bırakmaz.

21 Kasım 2012 Çarşamba

Çalışan anne

Çalışan annelerin en büyük korkusu bebeğiyle arasında ki bağın azalması ya da kopmasıdır.

Kendilerini sürekli suçlu hissedip, vicdan azabı çekerler. En başta bu psikolojiden tamamıyla çıkıp, bunun hayatın getirisi olduğunu kabul etmek gere

kir. Onunla geçireceğiniz vakti daha verimli hale getirerek bu bağı da koruyabilirsiniz.
Bebekler ve küçük çocuklar hayatlarında onları seven, ihtiyaçlarına cevap veren, istikrarlı bir büyüğe, ideali ise bir aileye ihtiyaç duyarlar. Günden güne devam eden anneyle çocuk arasındaki sevgi dolu eğlenceli ilişkiler aralarında kuvvetli bir bağın oluşmasına yardımcı olur.
Sizin yokluğunuzda ise ona sevgiyle yaklaşan, devamlı bakabilecek başka bir büyükle arasında bir bağ kurmalıdır. Bebeğin ihtiyaçları göz önüne alınarak günlük program yapılmalı ve kendinizi ona göre ayarlamalısınız. Bebekten önceki yaşamınıza bir şekilde bebeği dâhil etmeye çalışmak yerine bebeği de içine alan yeni bir rutin yaratmak en doğrusudur.
Bebek göğsünüze bağlı şekilde yürüyüş yapmak ona güven ve sevgi duygusu vereceği gibi, onun yanında olduğunuzu da bir şekilde hissetmesini sağlayacaktır. Ayrıca gece programınıza bebeği yanında dadısıyla götürmek, işyerinizle hem patronunuz hem de size uygun olacak ayarlamalar yapmak da bebekle olan bağınızı güçlendirecektir.
Eğer kısa süreli ayrılıklar yaşayacaksanız, güvendiğiniz ve sizin ebeveynlik şeklinizi destekleyen bir büyükle bebeğinizi bırakın. Bebeğinizin sözsüz işaretlerini dinleyin. Sizden ayrılmanın yarattığı endişeyi en aza indirgemek adına yaratıcı fikirler uygulayın Utandırma, küçük düşürme, korku, tehdit gibi duygular uyandıran sözlerle ayrılmayı zorlamayın. Gün boyu beraber olamadığınızda, beraber olduğunuz zamanı en iyi şekilde değerlendirin.
Kısaca ebeveynin iş dışındaki zamanı olabildiğince bebeğiyle geçirmesi en sağlıklı olanıdır.

20 Kasım 2012 Salı

BEBEK BAKICISI SEÇERKEN NELERE DİKKAT ETMEK GEREKİR



Çalışan kadınların en büyük sorunlarından biri gözümüzden bile sakındığımız yavrularımızı kime emanet edeceğimiz. Bulacağımız bakıcının doğru ve güvenilir olması tabi ki hepimiz için en önemli kriter. Çok zor olan bebek bakıcısı arayışı ve doğru bakıcıya karar verme süreçlerinde belli noktalara dikkat ederlerse kendileri ve bebekleri için en sağlıklı seçimi kolaylıkla yapabilirler.Öncelikle, anne ve babalar, bebek bakıcısı

aramaya başlamadan önce bakıcıda aradıkları özellikleri ve bu özelliklerin önem derecelerini belirlemeliler. Bakıcıyı hangi kanaldan bulmak istediklerine karar verdikten sonra, kendilerine aracılık yapan kişilerle de aradıkları temel özellikleri paylaşmalılar. Anne-babalar, bebek bakıcısı ile görüşmeyi birlikte yapmalı, bakıcının ne zaman çalışmaya başlayacağına, bakıcının iş tanımına ve bakıcıdan neler beklediklerine birlikte karar vermelidir. Bebeğe bakmasına karar verilen kişi bir akraba olabilir. Her iki durumda da aşağıdaki koşulların karşılanmasına dikkat edin;
Bu kişinin bebeğinize bakmaya gerçekten gönüllü ve uygun olduğundan emin olun,
Bu kişiden bebeğinize mümkünse kendi evinizde bakmasını isteyin,
Bebeğinizin geceleri ve hafta sonları sizinle kalmasını sağlayın,
Bu kişiye bebeğinizin bakımı ve eğitimi ile ilgili tüm beklentilerinizi açık bir şekilde ve anne-baba bir aradayken bildirin.
Bebeğinize bakan kişi ister bir akraba veya aile büyüğü olsun, isterse bir bebek bakıcısı olsun, bebeğinizin kendi evinizde bakılmasını sağlamanız daha uygun olur. Kendi evinizde temizlik, düzen ve hijyen kurallarını daha kolay koyabilir ve uygulanmasını daha kolay sağlayabilirsiniz. Ayrıca, bebeğinizin yaş dönemine ve dönemsel gelişimine göre karşılaşabileceği tehlikelere karşı önlem alabilmeniz de daha kolaylaşır. Örneğin emeklemeye başladığında, prizler veya mutfak çekmeceleriyle ilgili önlem almanız gerektiğinde, bunu kendi evinizde yapmanız daha kolay olur. Başka bir evde, eve giren çıkan kişileri kontrol edemezsiniz, ancak kendi evinizde bu tip bir kontrolünüz olabilir. Tüm bunların dışında, çocuğun kendi oyuncaklarından ve evinden ayrı kalmaması, kendini güvende hissetmesi açısından da önemlidir.
Bebeğinize bakmasına karar verdiğiniz kişinin normal koşullarda bebeğinizin 3 yaşına gelene kadar sizinle çalışmayı düşünüp düşünmediğini öğrenin. Böylece, bebeğinizin kreş yaşına gelene kadar bakıcı değiştirmek zorunda kalmazsınız. Bebeğinize bakacak kişi akrabanız da olsa bunu onunla konuşmalısınız; çünkü bebeklerin sık bakıcı değiştirmeleri doğru değildir. Bebek yetişkine bağlanır ve onunla duygusal bağ kurar, bebeklik döneminde sık sık değişen bakıcılar çocuğun psikolojisi açısından sağlıksızdır. Ayrıca, her defasında yeni birine alışmaya çalışmak bebek için de, anne-baba için de yorucudur.
Her ailenin bebeklerine bakıcı ararken belirledikleri özellikler farklıdır, ancak, ailelere hatırlatma olması bakımından, bebek bakıcısı ararken dikkat edilmesi gereken noktalar aşağıdaki gibi sıralanabilinir;
-Temiz, düzenli ve dürüst olmasına,
-Aile yaşantısının düzenli olmasına,
-Dakik ve elinin çabuk olmasına,
-Sevecen ve güler yüzlü olmasına,
-Esnek ve hoşgörülü olmasına, katı-kuralcı olmamasına,
-Yeniliğe ve değişime açık olmasına, sabit fikirli olmamasına,
-Sorumluluk ve insiyatif sahibi olmasına,
-İletişim becerisinin olmasına,
-Kişilik olarak bakılacak çocuğun annesine benzemesine,
-Sabırlı olmasına,
-Eğitimli, kendini yetiştirmiş ve bilinçli olmasına,
-Çocuğu ya da işe devamını etkileyecek bir rahatsızlığının olmamasına,
-Sigara içmemesine.
-Çalışacağınız bakıcıya karar vermeden önce mümkünse bakıcıyı evinde ziyaret edin, kendi bebeklerı varsa onlarla ilişkisini gözlemleyin. Unutmayın, bir bakıcı, sizin bebeğinize en fazla kendi bebeklerine davrandığı kadar iyi davranabilir. Sizin bebeğinize, kendi bebeklerine davrandığından daha vicdanlı ve merhametli davranamaz, sizin bebeğinizi, kendi bebeklerini sevdiğinden daha fazla sevemez.
-Ayrıca, bakıcının varsa referanslarıyla ve komşularıyla görüşün, nüfus cüzdanı örneği vb. gerekli belgeleri temin edin.
İşe başlamadan önce yeterli bir süre bebeğinize bu kişiyle birlikte bakın. Çalışmaya başlamadan önce aşamalı olarak günün belirli saatlerinde evden uzaklaşarak bebeğinizi bu uzun süreli ayrılığa yavaş yavaş alıştırın. Birlikte çalıştığınız kişiyi yeterince tanımadan bebeğinizi bırakmak zorunda kalırsanız, sık sık evinizi arayarak evde her şeyin yolunda olduğundan emin olmaya çalışabilirsiniz veya komşularınızdan, akrabalarınızdan birinden arada bir eve uğramasını rica ederek bebeğinizi kontrol etmelerini rica edebilirsiniz.

Yazının Kaynağı www.webkadin.com

Tatil dönüşü sendromu...

Evet tatil bitti. Yarın yine iş başı, büyük bir çoğunluğun ‘off tatil ne çabuk bitti’ dediğini duyar gibiyim. Ama maalesef gerçeklerden kaçış yok :) O işe gidilecek. Peki tekrar nasıl motive olacağız? İşte size birkaç ipucu;
* İşinize başlamadan birkaç gün önce evinizde olun. Evle ilgili bekleyen sorumluluklarınızı o günlerde halletmeye çalışın. İşe gitmeden bir gece önce iyi uyuyun.
* Dönüşünüzün ilk gününe önemli toplantılarınızı koymayın.
*‘Keşkelere izin vermeyin …
* Kaygılarınızın temelinde ne olduğunu fark etmeye çalışın. Bununla başa çıkmak için stratejiler oluşturun
* İlk iş günlerinizde rahat kıyafetler giyin.
* Çok uzun tatiller yerine, sık sık kısa tatilleri tercih edin.
* Tatilinizde en çok ne hoşunuza gitti? Neler yolunda gitti? Bunlar üzerinden giderek bir sonraki tatilinizde ne yapmak istediğinizle ilgili hayaller kurun.
* Günlük yaşamınızda ve iş hayatınızdaki olumlu yönlere odaklanın. Her gün iyi yaptığınız, başarılı olduğunuz, o gün hoşunuza giden olayları düşünün.

Ayakkabı Aşktır...












Hamileyken ofis hayatını kolaylaştırın

Varis, gaz, şişkinlik, ayak bileği şişmesi, hiç bitmeyen yorgunluk hissi ofis hayatını eziyete çevirebilir. Neyse ki baş etme yolları var.

Hamilelik elbette çok güzel bir deneyim ama bir o kadar da nahoş etkileri var. Varis, gaz, şişkinlik, basur, sivilce, ayak bileği şişmesi, hiç bitmeyen yorgunluk hissi gibi. Tüm bunlar, özellikle ofiste eziyete dönüşebilir. Neyse ki baş etme yolları var.

Eskisinden en az bir saat erken yatın
Hamile

likten önce gece 23.00 gibi yatıyorsanız, artık 21.00’den itibaren yatmaya hazırlanın. İlk başlarda uyku tutmasa da, kısa zamanda ertesi sabahki faydalarını hissetmeye başlayacaksınız..

Gün ortasında kestirin
Gün içinde 15 dakikalık uyku fırsatlarını kollayın; kendinizi şaşırtıcı bir şekilde iyi hissedeceksiniz. Odanız varsa, kapısını kapatıp dinlenin. Veya kısa süreliğine toplantı odasını kullanın. Hiç olmadı otomobilde kestirme molası verebilirsiniz.

Kuvvet kazanmak için yiyin
Bakliyat, meyve ve sebze yemek, vücudunuzun enerji seviyesinde hissedilir bir artma sağlar. Aslında bu maddeyi tüm hayatınız boyunca uygulamalısınız. Ama hamilelikte hiçes geçmeyin.

Bol sıvı tüketin
Bol su için. Unutmayın, su, bebeğinize kan yoluyla tüm besinleri taşıyor. Bunun yanı sıra bol su içmek mide bulantısına karşı faydalı. Ayrıca düşük riskini engellemede etkisi var.

Egzersiz yapın
Gün içinde 5-10 dakikalık esneme ve yürüyüş molaları verin. Öğle arasını, hamile yogası ve yüzmeyle değerlendirmek iyi birer seçenek. Bu tarz ağır olmayan egzersizler, enerjinizi arttıracak ve uyumanızı kolaylaştıracak.

Bulantıya karşı önlem alın
Bulantı ve kusmanın önüne geçmek için fazla yemek yemekten kaçının. Özellikle baharatlı, asitli ve kızarmış yemeklerin sonradan çok rahatsızlık vereceğini aklınızdan çıkarmayın. Atıştırmak için badem, hafif krakerler gibi kolay sindirebileceğiniz şeyleri tercih edin. Arkadaş toplantılarında kahve yerine zencefil için.

Son günlerin modası Dukan Diyeti

Dukan Diyeti,
Dr. Pierre Dukan tarafından geliştirilmiş bir diyet türüdür. Protein ağırlıklı beslenmeye yöneliktir. Bu nedenle hızlı kilo kaybetmek mümkündür. Kolesterol ve diyabet gibi hastalığı bulunanlar veya risk taşıyanlara bu diyeti önerilmemektedir. Kendi içerisinde belirli aşamalardan oluşan bu diyette protein aldığınız sürece yemede kısıtlama yok.

Ancak diyete başladığınız günden itibaren ne kadar çok süre geçmişse etkisini ve yan etkilerini görm
e olasılığınız o kadar artmaktadır. Bu nedenle Dukan diyeti yapanlar öncelikle kendilerini sürekli olarak kontrol etmeli ve diyeti doktor kontrolünde bir sonraki aşamaya geçecek şekilde uygulamalıdır.
Hakkında çok fazla yazılan Dukan diyetinde;
Protein bazında kalori sınırlaması yok, ucu açık olan bu diyette ne kadar köfte veya tavuk yiyeceğinizi siz belirliyorsunuz. Metabolizmanın daha hızlı çalışmasını sağladığı için bu sayede daha hızlı kilo kaybedersiniz. Madalyonun diğer yüzüne baktığımızda ise bu diyete harfiyen uymanız gerekmektedir yoksa verdiğiniz kiloları hızla geri alırsınız. Proteine duyarlı kişilerde yan etki göstermektedir.

Dukan diyetinin aşamaları;
1.Aşama:Atak aşaması, Dukan diyetine başladığınız andan itibaren sadece ve sadece protein içeren malzemeler tüketiyorsunuz. Proteinin en çok bulunduğu besinler arasında ise et, balık ve yağı olmayan süt ve süt ürünleri yer alıyor. Bu aşama kişinin kilosuna göre değişiyor ama maksimum 10 gün sürüyor.
2.Aşama: Seyir dönemi, bir gün protein artı sebze, bir gün yine sadece protein ağırlıklı besleniyorsunuz. Bu süre ise kişinin vermek isteği kiloları verinceye kadar devam ediyor. (Protein ve sebze günlerinde sınırsız bir şekilde sebze tüketebilirsiniz)
3.Aşama: Güçlendirme evresi olan bu dönem yemek konusunda biraz rahat bırakıyor. 3. Aşamada her gününüzü protein ve sebze günleri olarak düşünebilirsiniz. Bunun yanı sıra 3.aşamaya geldiyseniz artık kutlama öğünleri denilen sınırsız yiyecek yemenin keyfini yaşayabilirsiniz. Kutlama öğününü yalnızca hafta iki kez olmak üzere kullanmanız tavsiye edilmektedir. Haftanın iki günü karbonhidrat içeren doyurucu yiyecekler yiyebilirsiniz.
4. Aşama: Koruma ve sabitleme aşaması veya özgürlük aşaması da diyebiliriz. Çünkü artık canınızın her istediğini yiyebilirsiniz. Ancak özgürlüğün de bir sınırı vardır. Bu nedenle de her Perşembe gününü ilk aşamada olduğu gibi protein günü olarak geçirmelisiniz. Haftanın altı günü istediğiniz gibi yiyip içebilirsiniz ancak unutmamanız gereken Perşembe günlerini sadece ve sadece protein günü olarak geçirmenizdir.
4 Aşama ile birlikte dukan diyetini tamamlamış oluyor. Ama en başta da dediğimiz gibi bu diyete birebir uymak şart.
Ayrıca Günde en az 1.5 litre su içmeli ve 1.5 çorba kaşığı yulaf tüketmelisiniz, bununla birlikte hızlı bir şekilde yürüyüş yapmaya dikkat etmelisiniz. Yağdan ve yağlı maddelerden sakınmalısınız. Haftanın bir yerine iki gününün sadece ve sadece protein günü olarak belirleyebilirsiniz. Karbonhidrat içermeyen sebzeleri dilediğinizce tüketebilirsiniz. ( salatalık-mantar-enginar- vs) Karbonhidrat içeren sebzeleri az şekilde tüketmeye dikkat ettiğiniz sürece sorun teşkil etmeyecektir.
Agresif bir diyet olan Dukan diyeti başta insanı baya bir zorluyor fakat zaman geçtikçe bu beslenme şekline alışıyorsunuz. Ayrıca bu diyeti katlanabilir kılmak için çok fazla yemek tarifi geliştirilmiş. İnternetten çok kolay ulaşabilirsiniz bu tariflere…

Ayın burcu Akrep

Sevgili Akrepler2012 yılı ve sonrası hayatınızda güçlü fikirler ortaya koyacaketkili ve ikna edici olacaksınızHerşeyin en temeline ve derinine inme arzunuz fazla olacakBilimsel konularagizemli seyahatlere ilgi duyacakaçık vermeyecekeğitim hayatınızda büyük değişimler yaşayacaksınızKardeşleriniz veya akrabalarınızla güç çekişmelerine girmekten ve fikirlerinizi onlara empoze etmekten uzak durmanız gerekecekBu yıl Jüpiter size ev ve aile konularında inanılmaz
şans ve fırsatlar verecekEmlak alım satımından kazanç sağlayabilirevlenmek ve yuva kurmak istiyorsanız harekete geçebilirsinizHayatınızın kontrolü elinizde olmayabilirAma unutmayın bütün bu olacaklar sizin iyiliğiniz için olacak!
29 Ekim'de Satürn Terazi'ye geçince olaylar bir parça kontrolünüzün dışında gelişecekEski davranış ve alışkanlıkları geride bırakmanız sizin yararınıza olacak Ekim ayında sağlığınız biraz bozulabilirgeri planda durmak ve dinlenmek sağlığınıza iyi gelecek

05 kasım kendinizi güçlü ve etkin bir şekilde ortaya koymanın tam zamanı08 Kasım'dan sonra kendinize iyi bakacakgörüntünüze ve sağlığınıza özen göstereceksiniz16 Kasım ve sonrası kişisel girişim ve planlarınız için harika bir dönemParasal kazanımlarınız için çözümler sizin kafanızda22 kasım ve sonrası maddi konularda kendinizi ortaya koyacakgelirlerinizi çoğaltmak için girişimlerde bulunacaksınız Bu ay kesinlikle sizin ayınız

Aralık ayında para kazanımlarınız ön plana geçecekAlacaklarınız varsa toplamanın tam zamanı20 Aralık'ta kariyer evinizde gerileyecek olan Marsbazı konularda elinizi kolunuzu bağlayacaktırŞartları fazla zorlamadan kaldıramayacağınız yükün ve sorumluluğun altına girmekten kaçınınReklamsatışpazarlama alanlarınızda 27 Aralık'a kadar bütün anlaşmalarınızı tamamlayınBu tarihten sonra merkür düzelene kadar imza atmaktan kaçının Aralık sonu akraba kardeşler ve yakın çevreniz ön plana çıkmaya başlayacak

Kaynak:Zeynep Turan

Gözaltı morlukları

Birçok kadının şikâyetçi olduğu konuların başında gelir. Bazıları için aileden gelen irsi bir özellik olsa da gözaltı morluklarının temelde 3 nedeni vardır.
Bunlardan birincisi gözaltı derisindeki pigmentin artmasıdır yani kahverengi veren maddenin artması ile oluşabilir. İkinci neden gözaltı derisindeki incelme olabilir. Gözaltındaki deri incelirse deri altındaki damarların içinden geçen kanın rengi cilde yansıyabilir. Üçüncü nedeni ise yaşlılıkla ilgil

i olarak gözaltı derisinin esneyip sarkmasıyla bu bölgede bir gölgelenme oluşur.
Bilinen bu üç nedenin dışında yorgunluk, uykusuzluk, beslenme bozukluğu, stres, güneş ışınlarına fazla maruz kalmada gözaltı morluklarının sebeplerindendir. 
 
 
Peki kurtulabilir miyiz?
Yukarıda saydığımız 3 neden için maalesef düzeltme imkânı yok.
Lazerle yapılan ameliyatlar var fakat ne kadar faydalı olduğu tartışılır.
Bu morlukları sadece azaltabiliriz. Çeşitli kozmetik ürünler ve evde uygulayabileceğimiz basit yöntemlerle.
Örneğin sabah akşam gözaltımıza bir adet buzu 5 dk. tutup, ardından hafif bir masaj yaptığımızda 1 ay’ın sonunda gözle görülür değişikler olacaktır.
Bunun yanı sıra birer ampue B ve E vitamini, iki çay kaşığı badem yağı ve bir çay kaşığı zeytin yağını karıştırıp 2 ay boyunca gece yatmadan önce gözaltına uygulayıp, yine hafif masajla kan dolaşımını hızlandırarak gözaltı morluklarını belirgin şekilde hafifletebiliriz.

Bu yılın modası zımbalar kışın bol bol üşüyen ellerimizi ısıtmak içinde kullanılmış. Şıklığı açısından alınacaklar listesinde ilk sırada yerini almaya hazır gibi...


İş kanunun da çalışan kadınların hakları;


http://www.dunya.com/calisan-kadinlar-haklarini-biliyor-mu-147657yy.htm

Pratik saç bakımı

Sarımsak ve zeytinyağının saçlara iyi geldiğini biliyormuydunuz?
Sarımsağı havanda dövüp suyunu çıkardıktan sonra direk olarak saçların zayıfladığı bölgelere sürüp, 1 saat bekletin.
Zeytinyağını ise diplerden uçlara doğru yayın. Her tutama eşit miktarda sürdüğünüzden emin olduktan sonra başınıza bir havlu sarın ya da bone takın ve 1-2 saat bekletin.
Daha sonra şampuanla yıkayarak durulayın.

Eğlenceli tırnaklar : )

Son günlerin trendi;
eğlenceli ve renkli tırnaklar.
Kuaförümüzde yaptırabileceğimiz gibi evde kendimizde yapabiliriz.
Arada bir böyle değişikler yapmak fena olmayabilir.

Günde 20 dakikalık tempolu bir yürüyüşle sıkı ve dümdüz bir karna sahip olabilirsiniz.


Jimmy Choo 2012 Sonbahar koleksiyonundan... Çok şık değil mi?


İşyerlerinde sözlü tacizede artık yer yok...


http://gundem.milliyet.com.tr/isyerinde-taciz-hakli-fesih-nedeni/gundem/gundemdetay/21.10.2012/1614955/default.htm

Çalışan Kadının Sıkıntıları


Yaşam şartlarının değişmesinden itibaren kadınların sorumlulukları da arttı. Önceden ev ve çocukların yükü omuzlarındayken şimdi birde iş hayatı yüklendi omuzlarına. Nereye nasıl yetişeceğini bilemiyoruz. Kadınlar iş seçimlerini de annelik ve eş olma görevlerini aksatmayacak şekilde seçiyorlar. Buda çoğu kadının maalesef mutsuz olmasına ve kariyerinde yeterli yükselmeyi yapamamasına sebep oluyor.
Kadınlardan beklenti çok fazladır. Çocukl

a ilgilen, eşinle ilgilen, evinle ilgilen bir de işteki sorunları kafana takma, ne kadar zor. Bütün konularda iyi olmak isteriz; çocuklar düzgün yetişsin,kocama iyi bir eş olayım,evim düzenli olsun,işimde başarılı olayım. Bu döngü devam ettikçe yorgunluk ve isteksizlik artıyor, sinirli ve agresif oluyoruz. Eşimizle akşamları sohbet edemediğimizde ya da çocuklarımızla vakit geçiremediğimizde üzülüyoruz ve sorunu kendimizde arıyoruz.
Biz kadınlar kendimize zaman ayırmadıkça bu koşturmaca devam edecek ve sıkıntılarımız artacaktır. Sonuçta çalışıp yıpranmaktan ve iş yaşamımızdan dolayı kendimize zaman ayıramıyoruz. Aslında kendimizi paralamaktan vazgeçmeliyiz. Her işe yetişeceğiz diye de bir kural yok. Biraz olsun bunları yapabilirsek hayattan zevk alabileceğiz.

Kaynak:Kadınlar Derneği

8 Kasım 2012 Perşembe

Zaman yönetimi


Keşke günler 24 saatten fazla olsaydı dediğimiz günler çok oluyor değil mi, zaman mı bize yetmiyor yoksa biz mi zamanı yetiremiyoruz?

Zaman yönetimi bir çalışanda olması gereken yeteneklerden biri. Zaman yönetimini yapabilmek hem yapılan 

işin kalitesini artırıyor hem de işlerin daha kısa sürede tamamlanmasını sağlıyor. Öncelikleri belirlemek ve düzgün bir iş planı yapmak zaman yönetiminin en önemli aşamaları. Bir başka önemli yöntem de uzun ve zor gibi görünen görevleri küçük parçalara bölerek teker teker bu hedeflere ulaşmak.


Çalışma saatlerinin size yetmediğini düşündüğünüz oluyor mu? Bazı durumlarda çalışma saatleri size yetmeyebilir, evinize iş götürebilirsiniz. Eğer gün boyunca işlerinizi halletme konusunda problem yaşıyor ve zaman yönetimi yapamıyorsanız çalıştığınız ekstra saatler size pek bir şey kazandırmaz.
Zaman yönetimi, çalışanlar için olmazsa olmaz yeteneklerden biri. Birçok da faydası var. Mesela öncelikleri belirleme konusunda size yardımcı olur. Görev listesindekilerin önemini bilmek ve bu şekilde sıralama yapmak size büyük zaman kazandırır.
Zaman yönetimini doğru yaptıkça hem zaman kazanır hem de işlerinizi daha kısa zamanda yapmaya başlarsınız. Zaman kazanmak sizin stresinizi de azaltacaktır. Ayrıca diğer çalışanlardan sıyrılıp kariyerinizde önemli adımlar atmanıza da yardımcı olacaktır. Zaman yönetimi yapabilmek önünüze gelen her işe gereken zamanı ayırabilmek anlamına da gelir. Böylece yaptığınız işin kalitesi de artar. Zaman kısıtlığı nedeniyle baştan savma işler yapmazsınız.

İşte size zaman yönetimi konusunda tavsiyeler…
* Yıllardır bilinen ve uygulanan anahtar kelime “multitask” yani birden fazla işi aynı anda yapmak. Bir görevi yerine getirip ardından diğerine geçmek aynı anda birkaç işi yapmaya çalışmaktan daha iyidir. Eğer aynı anda birkaç iş yapmanız gerekiyorsa bu yeteneğinizi başka seçeneğinizin kalmadığı son dakikalara bırakın.
* Elinizdeki işleri küçük parçalara bölün. Bunu yaptıktan sonra kendinize bir plan hazırlamak, ardından işleri nasıl tamamlayacağınızın planını yapmak işleri çok daha kolaylaştırır. Mesela bir işi dört parçaya böldünüz, bu parçaları tamamlamaya başladığınız zaman, başlarda hiç bitmeyecek gibi görünen o kocaman işin yavaş yavaş tamamlandığını fark etmek moralinizi de düzeltir, zaman da kazandırır. Küçük parçaları tamamlamaya odaklandığınız zaman diğer işlerin de üstesinden gelmek için vaktiniz olacaktır
* İşleri ertelemeyin. Bazı kişiler ertelemenin işe yaradığını düşünebilir. Ama uzmanlar bunu sadece gerçekten gerektiğinde öneriyor. Eğer elinizde 2 hafta süresi olan bir proje varsa en azından projeye başlamayı deneyin. Peki doğuştan ihmalkar ve ertelemeyi seven biriyseniz ne yapacaksınız? Projeye başlayın ve kafanızda küçük parçalara bölün, zamanlamasını yapın. Her parçayı bir hedef olarak düşünüp gerçekleştirmek için kendinize zaman koyun. Son teslim tarihlerini belirleyin, bunalmaya başladığınızı hissettiğinizde bu tarihleri hatırlayın.
* Kendinizi değerlendirmeye de vakit ayırın. Zaman yönetimi konusunda neyin işe yarayıp neyin yaramadığını bilmek, sonraki durumlarda daha hızlı hareket etmeyi sağlar, zaman kaybını önler. Bu da gelecekteki işlerinizin üstesinden gelmede yardımcı olur.

Kaynak: http://www.ehow.com/

7 Kasım 2012 Çarşamba

Çalışan kadının rengi

İsviçreli bilim adamları yapmamış olsa da, Gazi Üniversitesi Mesleki Eğitim Fakültesi Giyim Endüstrisi ve Moda Tasarımı Bölümün yaptığı bir araştırmayla biz kadınlar rengimizi belli ettik : )



20-50 yaş arası çalışan 300 kadının giysi ve renk tercihleri araştırıldı. Kadınlar birinciliği pembeye ikinciliği beyaza verdi. Lacivert azmin, kahverengi otoritenin rengi çıktı. Gazi Üniversitesi Mesleki Eğitim Fakültesi Giyim Endüstrisi ve Moda Tasarımı Bölümü öğretim üyeleri Yrd. Doç.
Dr. Emine Koca ile Yrd. Doç. Dr. Fatma Koç, 20-50 yaş grubunda çalışan 300 kadının giysi ve renk tercihini araştırdı. Yrd. Doç. Dr. Koca, 42'si özel sektörde yarı zamanlı (part-time) çalışan öğrenci, 208'i kamu, 50'si de özel sektörde görev yapan 300 kadınla yaptıkları araştırmada, klasik giyim tarzını genellikle işçi ve memurların, spor giyim tarzını ise öğrenci ve serbest meslek sahibi kadınların tercih ettiğini belirlediklerini söyledi.
CİDDİLERİN TERCİHİ Çalışma koşullarının ve sektör tipinin çalışan kadınların giyim tercihlerini etkilediği anlatan Yrd. Doç. Dr. Koca, şunları söyledi: "Çalışan kadınların resmi ortamlarda daha ciddi ve resmi görüntü veren giysiler tercih ettiği sonucuna ulaştık. Araştırmamıza göre, kadınların tercih ettikleri ilk altı rengi ise pembe, mavi, lacivert, beyaz, kahve, kırmızı renkler olarak belirledik."
MESLEĞE GÖRE RENK Serbest meslek sahibi kadınların giysilerinde tercih ettikleri ilk üç rengin pembe, mavi ve yeşil olduğunun belirlendiğini anlatan Koca, öğrencilerin pembe, mavi, yeşil, lacivert, memurların pembe, beyaz, lacivert, isçilerin ise mavi, kahverengi, lacivert renkleri tercih ettiklerini söyledi. Pembe rengin tüm meslek gruplarında tercih edilen ilk renk olduğunu anlatan Koca, çalışan kadınların yaşlarına göre ise 20-25 yaş arasında siyah, beyaz, pembe, 26-30 yaş arasında pembe, kırmızı, beyaz, 31-35 yaş arasında mavi, pembe, kırmızı, 36-40 yaş arasında lacivert, mavi, kahverengi, 41-45 yaş arasında pembe, lacivert, 46 ve üzeri yaş grubunun ise lacivert ve pembe renkleri çoğunlukla tercih ettiklerini kaydetti. Koca, "gri, turuncu ve sarının tüm yaş gruplarında tercih edilmeyen renkler olduğu sonucuna ulaştık. Mavi rengin özgürlük, yeşilin samimiyet, siyahın ciddiyet, beyazın temizlik, grinin tembellik, laciverdin azim, kahverenginin otorite duygusunu uyandırdığı da belirlendi. Çalışan kadınların renk uyumuna dikkat ettiklerini uyumlu giydiklerinde mutlu olduklarını da belirledik” dedi.

5 Kasım 2012 Pazartesi

AŞKTA BAŞARILI OLMAK=iŞTE BAŞARI OLMAK

Hepimiz hayatımızda aşkı ve başarılı bir iş hayatını isteriz.
Aşk hayatımızda ki doğru strateji bizim iş yerimizde ki başarıyı da beraberinde getirmektedir.
Yani kısaca her konuda kazanan siz oluyorsunuz : )
Yapacağımız tek şey aşağıda ki 10 kuralı doğru şekilde uygulamak;

1- İstediğiniz şeyden emin olun. Partnerde asla görmezden gelemeyeceğiniz şeyler neler? Partnerinizde olmasını istemediğiniz şeyleri listeleyin. Daha sonra sizin iç

in olmazsa olmaz 10 şeyi listeleyin. Daha seçici davrandığınız için hata yapma riskiniz azalacak.
2- Hayatınızı yaşayın. Ne istediğinizi ve istemediğinizi açıkça biliyorsanız hayatınıza daha fazla odaklanırsınız. Sıkı bir vücuda sahip olmak için yürüyebilir, arkadaşlarınızla hoş vakit geçirebilir ve mutlu olduğunuz için daha çok insanın dikkatini çekebilirsiniz.
3- Büyük fotoğrafı görün. Kaçırdığınız şeyler için üzülmeyi bırakın ve büyük fotoğrafı görün. Gelecekteki daha iyi fırsatları kaçırmamak için ileriye doğru bakın.
4- Evden dışarı çıkın. Kültürel yaşam halkanız genişledikçe yeni insanlarla tanışma şansınız artar. Rutin yaşamınızı değiştirin. İlgi duyduğunuz alanlardaki etkinlikleri takip edin, ortak zevklere sahip olduğunuz insanlarla daha fazla görüşme fırsatı yakalarsınız. Arkadaşlarınızla parti grupları oluşturun ve eğlenmeye başlayın!
5- İstediğiniz şey için gözlerinizi açık tutun. Şanslı insanlar yaratıcı ve maksimum şans fırsatlarını farkeder. Sizinle aynı çizgide olan kişilerle sohbet edin. Kişisel iş bilgilerinizin olduğu kart vizitiniz yanınızda olsun ya da sadece e-mail adresinizi de verebilirsiniz.
6- Meraklı olun. kendi bilgilerinizi açıkça vermeyin ancak sorular sorun. Nedenleri araştırın ve cevapları bulun.
7- Yeni şeyler deneyin. Farklı olmanın en iyi yolu farklı şeyler yapmaktır. Günlük rutininizi farklılaştırın ve kendinizin farkında olun. Kendinizi sarsın ve neler olup bittiğinin farkında olun. Fırsatları yakalamaya açık olun ve avantaja çevirin.
8- Güne şanslı olduğunuzu düşünerek başlayın.. Negatif düşünceler şansınızı engeller. Negatif düşünmek yerine pozitif düşünün. şanslı insanların arasında olduğunuzu düşünün.
9- Kötü şanstan ders alın. Karşınıza çıkan olumsuzluklardan korunmak için yaşadıklarınızdan ders alın. Hatalarınızı bilirseniz kötü şans gidecek ve hayat boyu işinize yarayacak deneyimler size kalacaktır.
10- Her zaman pozitif etkenleri araştırın.

2 Kasım 2012 Cuma

Vizyona yeni girenler

Havalar her ne kadar soğumasa da bu mevsimde yapılacak en güzel aktivitelerden biri de sinemaya gitmek. Eğer sizinde bu haftasonu yapılacaklar listesinizde sinemaya gitmek varsa dört yeni film vizyona girdi.
Bunlardan en çok dikkat çekeni J
ames Bond serisinin son filmi Skyfall.
Çekimlerinin bir kısmı Türkiye’de çekilen film macera severler tarafından gişe rekorları kıracağa benziyor.
Diğer üç film ise Özcan Deniz’in Evim Sensin, Hayalimdeki Aşk (Ruby Sparks) ve Babamın Sesi.
Şimdiden iyi seyirler ….

1 Kasım 2012 Perşembe

Bu sezonun moda renkleri

Yeşil, sarı ve bej. Bu sezonun moda renkleri.
Giyimden, dekorasyona aklımıza gelebilecek herşey de bu üç rengi bol bol göreceğiz.Özellikle kış için içimizi ısıtacak gibi :))

Kadınların sporu pilates’in öyküsü

Kadınların sporu pilates’in öyküsü,

Bu spora adını veren ve 1900’lerin başında doğan Alman Josep Pilates’in, çocukluğunda geçirmediği hastalık kalmamış. Bu nedenle vücudunu güçlendirecek, direncini arttıracak her sporu yapmış. Pilates, sav

aş sırasında hapse girmiş. Aynı dönemde birçok insanın hayatına mal olan ‘influenza’ salgını çıkınca, zayıf kalan arkadaşlarına yardım için kendince bir spor yöntemi geliştirmiş. Savaştan sonra
ABD’ye yerleşen Pilates, bu yöntemi yenidünyaya tanıtmış. İlk etapta bu sporla ilgilenenler, daha çok balerin ve mankenler olmuş.

Altı Pilates Prensibi
• Konsantrasyon: Pilates yaparken hareketlere yoğunlaşmak bedenin uyum içinde nasıl çalıştığına ve hangi kasları kullanıp ve hangilerinin kullanılmadığına dikkat etmek gerekmektedir.
• Kontrol: Pilates metodunda kontrol için bedenin iyi dinlenmesi ve hareketlerin gösterildiği şekilde uygulanması olası sakatlıkların önlenmesi gerekir.
• Merkezleme: Pilates metodunda doğru hareket göbek, bel ve kalça çevresidir. iç organları ve omurgayı yerinde tutan kas sistemlerini içerir. Merkezleme esnemeyi ve uzamayı sağlar.
• Akıcı Hareket: Hareket acele edilmeden her noktadan tek, tek geçerek ama aynı zamanda hiç duraksamayarak yapılmalıdır.
• Kesinlik: Hareket belirsizce değil tam yapılmalıdır. Hareketler birbiri ile koordineli olmalıdır.
• Nefes: Nefes alıp verme panik olmadan sırtın arkasına ve altına derin nefes alıp bütün nefesi tamamıyla dışarı üflemek yoluyla olmalıdır. Böylece yapılan nefes verme hareketinde kanımızı tamamen temizlemiş oluruz.

Faydaları
• Sıkı ve kuvvetli karın kasları sağlar.
• Kuvvetli ve esnek kaslar oluşturur.
• Vücut duruşunu destekler.
• Kas kontrolünü sağlar.
• Dolaşım sistemini etkileyerek rahatlamayı sağlar.
• Fiziksel uygunluk düzeyini arttırır.
• Sakatlanma riskini azaltır.
• Konsantrasyon gücünü arttırır.
• Atletik performansı arttırır.
• Kendine güveni geliştirir.

Devamlılık şart
Pilatesin en önemli özelliği, tüm vücudu esneterek omurların arasını açması. Böylelikle vücutta zamanla meydana gelen yığılmaları yok ediyor ve boyu uzatıyor.
Haftada en az iki kez Pilates yapan bir kişinin boyu, 3 haftada 2 santimetre uzuyor. Omurganız ne kadar açılabiliyorsa o kadar uzayabiliyorsunuz. Formunuzu korumak ve tekrar yığılmayı engellemek için bu spora devam etmek gerekiyor.

Ünlülerin sporu
Hiçbir tehlikesi olmayan Pilates’i, vücut gelişimini tamamlamış 16 yaşından büyük herkes yapabilir. Amerika’da yaşadığı dönemlerde Hillary Clinton ve Andre Agassi’ye de ders verdiğini belirtiyor. Bu sporu yapanlar arasında Madonna, Jeniffer Lopez gibi ünlüler de bulunuyor.

Kaynak: http://www.msxlabs.org/